Kavacık Escort Eylül, deniz kıyısındaki küçük kasabanın huzurlu akşamlarından biriydi. Güneş, ufukta kaybolurken, gökyüzü turuncu ve pembenin büyüleyici tonlarına bürünmüştü. Melis, ayakkabılarını çıkarmış, kumların serinliğini ayaklarında hissediyordu. Hayatının her dönemi gibi, yine sessizlikte huzuru arıyordu. Ancak bu akşam farklıydı. İçindeki sessizliğin kırılacağını hissettiren bir şey vardı.
Tam o sırada, sahil boyunca yürüyen bir adam dikkatini çekti. Uzun boylu, dalgalı saçları rüzgârla dans ederken, elinde bir defter tutuyordu. Melis, onu daha önce hiç görmemişti. Kasaba halkı genelde birbirini tanırdı, ama bu adam yabancıydı.
Adam, onun birkaç metre ötesinde durdu ve denize baktı. Sessizce bir süre izledi, sonra yanındaki kayaya oturdu. Melis merakına yenik düşerek yavaşça yaklaştı.
“Manzara burada gerçekten güzel, değil mi?” diye sordu Melis.
Adam başını çevirip gülümsedi. “Evet, burası huzur veriyor. Yabancı bir yerin insanı bile sarmaladığı anlar nadirdir.”
Escort Kavacık Melis, onun derin bir hüzün taşıyan sesindeki sıcaklığı hissetti. “Sanırım siz buraya yeni geldiniz. Ben Melis.”
“Emir,” dedi adam ve elini uzattı. Tokalaştılar.
O gece, saatlerce sahilde konuştular. Emir, büyük şehirden kaçıp bu küçük kasabada huzur arayan bir yazardı. Hayatın karmaşası içinde boğulmuş, ilhamını kaybetmişti. Melis ise kasabanın yerlisiydi, ama içindeki hayaller hep daha büyük dünyalara açılmak istemişti. Farklı hayatlar yaşamalarına rağmen, bir şekilde ruhlarının bir noktada birleştiğini hissettiler.
Ertesi gün Kavacık Türbanlı Escort Melis, Emir’in oturduğu eski pansiyonu buldu. Kapıyı çaldığında, Emir şaşkın ama mutlu bir ifadeyle onu karşıladı. “Seni görmeyi beklemiyordum,” dedi.
“Sanırım seni tanımak istiyorum,” dedi Melis gülümseyerek.
Günler, haftalara dönüştü. Melis ve Emir her gün sahilde buluşmaya, hayattan, kitaplardan, müzikten konuşmaya başladılar. Melis, Emir’in defterindeki yarım kalan hikayeleri okuyor, ona yeni fikirler öneriyordu. Emir ise Melis’in hayallerine olan inancını güçlendiriyordu.
Bir gün, Emir defterini Melis’e uzattı. “Bu hikaye seninle başladı,” dedi.
Melis, sayfaları çevirdikçe gözleri doldu. Emir, tanıştıkları ilk geceden itibaren onunla olan anılarını yazmıştı. Son sayfada ise bir cümle vardı: “Aşk, en beklenmedik anda seni bulan bir mucizedir.”
Melis başını kaldırdı. Emir gözlerini kaçırıyordu. “Bu hikaye gerçek mi olacak?” diye sordu Melis.
Emir bir an sustu. “Eğer sen istersen, evet.”
Melis’in yanıtı, bir gülümseme ve ansızın onu kucaklaması oldu. O an, her şey yerli yerine oturmuş gibiydi.
Ancak aşk hikayelerinin de zorlukları vardı. Emir’in şehirde yarım kalan bir hayatı, bekleyen işleri ve geçmişi vardı. Melis ise bu küçük kasabayı hiç terk etmemişti. Gelecek, onlar için belirsizdi.
Bir gün Emir, “Melis, geri dönmem gerekiyor,” dedi.
Melis’in gözleri doldu. “Peki ya biz?”
“Biz her zaman varız. Ama seninle kalabilmem için önce bazı şeyleri çözmem lazım.”
Melis, Emir’i anlıyordu ama bu ayrılığın kalbini kıracağını biliyordu. Onu uğurlarken, “Sana inanıyorum,” dedi.
Günler, haftalar, hatta aylar geçti. Emir, şehirdeki işlerini toparlamaya çalışırken, Melis her gün sahile gidip onu bekledi. Yine de aralarındaki bağ kopmadı. Mektuplar yazdılar, telefonlarda saatlerce konuştular. Her mektup, her kelime, onları biraz daha yakınlaştırıyordu.
Bir gün, Melis sahilde otururken, uzakta bir siluet gördü. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Siluet yaklaştıkça, onun Emir olduğunu anladı.
“Geri döndüm,” dedi Emir, nefes nefese.
Melis, gözyaşlarıyla koşarak ona sarıldı. Emir, cebinden küçük bir kutu çıkardı. “Hayatım boyunca seni arıyormuşum. Artık seninle yeni bir hikaye yazmak istiyorum. Benimle evlenir misin?”
Melis, heyecandan konuşamıyordu. Başını salladı ve gözyaşları arasında “Evet!” dedi.
O gece, denizin üzerindeki yakamoz onların mutluluğunu aydınlattı. Artık hayat, birlikte yazacakları bir hikayeydi.